Abstract
This study aims to analyze the spaces imagined by native and immigrant middle school students through the stories they write and the drawings they create. The research investigates how students’ spatial perceptions are influenced by the social, cultural, and economic conditions they experience. In the study, both native and immigrant students expressed a desire to live in spaces surrounded by nature and green areas, while immigrant students tended to depict spaces focused on basic and modest housing needs. Native students, on the other hand, emphasized comfort, aesthetics, and social spaces more.Similar themes emerged in the stories and drawings of immigrant students, particularly a tendency toward safe and solid housing areas. This finding reveals the impact of the migration process on spatial perception. Consistent with the literature, it is observed that immigrants try to build their spatial belonging in the process of adapting to their new societies, facing economic and cultural barriers.In conclusion, artistic expression tools prove to be significant in reflecting individuals’ perceptions of space. The study suggests the need to develop policies aimed at strengthening the spatial belonging of immigrant children. It is recommended that similar studies be conducted with different age groups in the future.
Bu çalışma, yerli ve göçmen ortaokul öğrencilerinin yazdıkları hikâyeler ve çizdikleri resimler aracılığıyla hayal ettikleri mekânları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Araştırma kapsamında öğrencilerin mekânsal algıları, yaşadıkları sosyal, kültürel ve ekonomik koşullardan nasıl etkilendiği bağlamında incelenmiştir. Çalışmada hem yerli hem de göçmen öğrencilerin doğayla iç içe, yeşil alanlara sahip mekânlarda yaşama isteği öne çıkarken, göçmen öğrencilerin daha sade ve temel barınma ihtiyaçlarına yönelik tasvirler yaptığı görülmüştür. Yerli öğrenciler ise konfor, estetik ve sosyal alanlara daha fazla vurgu yapmışlardır. Göçmen öğrencilerin hikâyelerinde ve çizimlerinde benzer temalar ortaya çıkmış, özellikle güvenli ve sağlam barınma alanlarına yönelik bir eğilim belirlenmiştir. Bu bulgu, göç sürecinin mekânsal algı üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır. Literatürle de uyumlu olarak, göçmenlerin yeni toplumlarına uyum süreçlerinde mekânsal aidiyetlerini inşa etmeye çalıştıkları ve ekonomik-kültürel engellerle karşılaştıkları görülmektedir. Sonuç olarak, sanatsal ifade araçlarının bireylerin mekâna dair algılarını yansıtmak açısından önemli olduğu görülmüştür. Çalışma, göçmen çocukların mekânsal aidiyetlerini güçlendirmeye yönelik politikaların geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Gelecekte, farklı yaş grupları üzerinde benzer çalışmaların gerçekleştirilmesi önerilmektedir.